SİVRİSİNEK
- burcuyalcinsoy
- 2 May 2021
- 2 dakikada okunur

Avcı toplayıcı insana geri dönüşüm başladı.
Yazı yazmaya başladığımdan beri, okuduğum kitapların içindeki detayları, gerçek hayatta insanların söylediği özlü sözleri, değişik karakterleri, güldüğüm veya üzüldüğüm bütün anları topluyorum.
Bir kitap benim için çok sürükleyici olmasa da içinde beni çekecek bir yer arayarak okununca keyifli oluyor.
İhsan Oktay Anar'ın Yedinci Gün kitabına başladım, genel anlamıyla ağır dilinden dolayı beni çok sarmadı ama öyle güzel bir kitap girişi var ki, kitabın ağdalı dilini size unutturuyor.
Bir sivrisinek II. Abdülhamit’i uykusunda rahatsız ediyor. Abdulhamit sivrisineği bir sinek raketi ile yakalamak istiyor fakat İtalyan bir heykeltıraş tarafından yedi yüz ellide bir küçültülmüş İstanbul maketinde sinek dolanıp duruyor. Tam raket inecekken bakıyor ki sinek Süleymaniye Camii’nin arkasında, üç katlı bir cumbalı evin ön duvarında, tekrar tam raketi indirecek bakıyor ki Ayasofya semtinde bir köşkün çatısında... Böyle İstanbul'u dolanıp, İstanbul'dan manzaralara şahit oluyor. En sonunda tekrar raketi kaldırıyor ki sinek Dolmabahçe'nin yukarısına, kremalı pastayı andıran bir sarayın duvarında, pencerenin yanında... Buradan içerisi görünüyor. Abdulhamit içeriye bakınca, bir elinde üç kollu şamdan, diğer elinde de sinek raketi olan tuhaf bir ademoğlu görüyor ve beti benzi atıyor. Bir varlığın onu izlediğini düşünerek muhafızlara bağırıyor.
Film senaryosu gibi bir anlatım değil mi?
Yani bazen bizi sarmayan bir kitapta ,bir insanda, bir ortamda bile alıp toplayacağımız bir şeylerin olduğunun kanıtı bu bence.
Yılmaz Erdoğan'ın öğrence videolarını da takip ediyorum bu aralar. Videolardan birinde verdiği uygulama ödevlerinden bahsediyor ve diyor ki anne, babanız veya yakın çevreniz ile ilgili bir anı kimseye çaktırmadan kaydedin ve o ana dair 2 3 sayfa bir şeyler yazın.
Bir düşünsenize neler neler çıkar, hele ki bizim gibi renkli bir toplumda....
Yıllarca herkesin çok sevdiği Yasemince-Sürahi Nine karakterini kendi babaannesinden esinlenerek yarattığını söylüyor, Yılmaz Erdoğan.
Belki de bir şeyler yaratmak için çok da uzaklaşmaya gerek yok, bulunduğumuz ortamı anlamak yetiyor.
Comments