KARŞILIKLAR DÜNYASI
- BURCU YALÇINSOY
- 23 Haz 2019
- 1 dakikada okunur

Biz gençlerden ve aslında genel olarak toplumdan bu ara en çok duyduğumuz cümle "şu hayatta kendi işini yapacaksın arkadaş..." Neden buna bu kadar özeniyoruz? Son zamanlarda bunun nedenini düşünür oldum. Bireysel üretim, başarı, çok güzel bunu anlıyorum ancak bu kadar çok talep olmasının altında yatan sebebi empati yoksunluğumuza bağlıyorum. Hem çalışan hem işveren olarak empati yapmıyoruz. Bir başkasının adım attığı süreç içerisinde yer alarak hem kendine bir şeyler katmak, hem içinde yer aldığı kuruma katkı sağlamak zor olmamalı. Çalıştığı kurumu sahiplenmek, aynı zamanda çalışanını da sahiplenmek, kuruma ait hissetmek bu kadar zor olmamalı.
İşveren, kendini kurduğu şirkette çalışan olarak da görebilmeli, ben mutlu olur muydum? Ne beklerdim? soruları ile kendini sorgulamalı. Çalışan ve işveren ilişkisini sadece para vererek karşılığında iş aldığı bir durum olarak bakmamalı.
Çalışan ise kendini işveren olarak görmeli. Ben bu şirkete sahip olsam, benim gibi biri ile çalışır mıydım? Çalışanımdan neler beklerdim? sorularını kendine sormalı. Sadece iş yapıp, para alarak, çekip gittiği bir yer olarak bakmamalı.
Bence esas sorun karşılıklar dünyasına doğmuş olmamızdan, hem çalışan hem işveren olarak öğrencilik zamanlarından başlayarak her zaman kazanmak zorunda olmayı hissetmemizden, bunu stres olarak yansıtmaktan, kıyaslamaktan ve empati kurma yeteneğine sahip olamamamızdan kaynaklanıyor. Bir diğer sorun ise olmamamız gereken yerde olmaya kendimizi zorlamamızdan , veya bir şekilde zorlanmamızdan kaynaklanıyor. Sonuç; mutsuz, verimsiz çalışan ve mutsuz, stresli işveren...
Comments