BALKON SAKİNLERİ
- BURCU YALÇINSOY
- 14 Tem 2017
- 2 dakikada okunur

Önce küçücük bir soğandı lale, daha sonra güneşi, suyu, havayı hissederek bir bebek gibi büyüdü. Büyüdükçe güzelleşti, kırmızı rengini aldı. Yerini çok seviyordu, güneş sabah saatlerinde yapraklarına işliyordu. Pazartesi ve Perşembe günleri Şeker teyze ona oda sıcaklığında, dinlenmiş can suyunu veriyordu. Şeker teyzeyi çok seviyordu lale, çünkü o her gün onunla konuşuyor, torunlarının maceralarını, çocuklarının neler yaptıklarını anlatıyordu, laleyi de torunlarından biri kadar seviyordu.
Lalenin komşusu ise Yasemin idi. Şeker Teyze onu da lale ile aynı zamanlarda haftanın iki günü sulardı. Yaseminden mis gibi kokular yayılırdı etrafa. Şeker teyze her sabah gelir yaseminin kokusunu içine çekerek kahvesini yudumlardı. Rüzgâr çıktığı zamanlarda, yasemin e ayrı bir ilgi gösterilirdi, rüzgârlı zamanlarda Yasemin balkondan içeriye taşınırdı. Çünkü yasemin rüzgârdan hiç hoşlanmazdı, boynunu büküverirdi hemen.
Balkonun en sonunda güzel bir fesleğen vardı, onun da kokusuna bayılırdık, biraz rüzgâr estiğinde kokusu tüm balkona yayılırdı, hepimizi ferahlatırdı. Fesleğen büyüdükçe, Şeker Teyze onun uçlarından biraz keser ve torunları geleceği zaman yaptığı makarnasına lezzet katardı.
Birde menekşemiz vardı. Ancak o bizimle balkonda durmazdı, yalnızca toprak değişimi zamanlarında balkonda bir arada olabilirdik. O içeride pencere kenarında dururdu çünkü güneşten çok hoşlanmazdı. Fazla güneş ışığı yapraklarına zarar verirdi, bu yüzden camın ardından güneşi alırdı. Çok güzel mor çiçekler açardı. Şeker Teyze onunla konuşmayı da çok severdi.
Ben en çok Şeker Teyze’nin en küçük torunu Semayı severdim. Gelir güzel güzel koklardı beni, konuşurdu, arkadaşlarını anlatırdı, mahalle bakkalına gelen yeni oyuncaklardan bahsederdi, yeni aldığı her şeyi gelip bana göstermeye bayılırdı. Pembe yapraklarımı severdi, yeni yeni çıkmaya başlamış gonca güllerimin fotoğrafını çekerdi. En büyük torunu Ali’yi pek sevmezdik, yapraklarımıza zarar verirdi, koparırdı. O gelince Yasemin bile kokmak istemezdi. Onun Şeker Teyze’ye gelmesini hiç istemezdik. Şeker Teyze de bunun farkındaydı, Ali gelince hepimizde bir sessizlik hâkim olurdu. Bu yüzden bir gün onu balkona çağırdı, taze yaptığı limonatadan iki bardağa doldurdu. Hepimizi tek tek tanıştırdı, isimlerimizi, nelerden hoşlandığımızı anlattı. Yapraklarımızı koparınca, onların artık çöp olduğunu, tekrar yerine koyamadığını, yeniden su ve güneş takviyesiyle ve de zaman ile birlikte yeni yaprakların çıktığını anlattı.
Ali’ ye plastik şişe, yapıştırıcı, plastik çubuklar ve boya verdi. Ali çok şaşırmıştı, ne yapacağını anlamamıştı. Şeker teyze bu malzemelerden çiçekleri sulamak için ibrik yapacaklarını söyledi. Plastik şişeyi 2 kısımdan deldiler, plastik çubukları deliklerin arasından geçirdiler daha sonra plastik çubukların etrafına sızdırma olmaması için yapıştırıcı sürdüler. Şişenin kapağına küçük küçük delikler açtılar ve son olarak şişeyi rengârenk boyamaya başladılar ve kurumasını beklediler. Bu durum Ali’nin çok hoşuna gitmişti. Hemen denemek istedi. Şişeye suyu doldurup hepimizi sulamaya başladı. Ali bizi ve bu sulama işini çok sevmeye başlamıştı. Bir daha yapraklarımıza zarar vermeyecekti. Artık sulama zamanlarında Şeker Teyzeye gelir, bu görevi seve seve yapar olmuştu.
Comments